Reklâmla ilgili olması nedeniyle konuya bir fıkra anlatarak girmek istiyorum.
Adamın biri ölmüş... Öbür dünyanın kapısına gelince bakmışlar, günahlarıyla sevapları birbirine eşit. Cennete mi atsınlar Cehenneme mi? şaşırmışlar. Sonunda kendisinin karar vermesini istemişler. Adam, olur demiş fakat önce Cenneti ve Cehennimi görmek istemiş. Götürmüşler. Cennette gördükleri tıpkı anlatılanlar gibiymiş, herşey gayet güzel, istedigin yiyecek, içecek var, istedigin gibi gezip, eglenebiliyormuşsun. Cehennemde gördükleri anlatılanların tam tersi cennete benziyormuş. Herkes neşe içinde, egleniyor, oynuyorlarmış. Sazlar, dümbelekler, şarkılarla göbek atıyorlarmış. Fakat biraz sıcakcaymış. Buranın eglencesinden hoşlanan adam, Cehenneme gitmeye karar vermiş. Biraz sıcaklıgına da katlanırım diye düşünmüş. Görevliler almışlar bunu bir kapıdan içeriye salmışlar. İçeriye girmesiyle feryadı basması bir olmuş. Heryer alev alev yanıyor. Ortada fokur fokur kaynayan katran
Eger genel bir tanım yaparsak: Reklâm, gazete, dergi, radyo, televizyon, afiş, tabela gibi medialar aracılıgıyla çeşitli mal ve hizmetlerin geniş halk kitlelerine tanıtımıdır. Bu mal ve hizmetlerin nereden, nasıl, ne fiyata alınacagı ve nasıl kullanılacagı hakkında tüketiciye bilgi veren, ona parasını en iyi şekilde degerlendirme yolunu gösteren bir araçtır. Aynı zamanda üreticinin, iş adamının iyi bir pazar bulmasına, sermaye ve çabasını degerlendirmesine, yeni üretim ve yatırımlara yönelmesine büyük bir destek unsurudur.
Reklâma media aracılıgıyla satıştır da diyebiliriz. Bütün reklâmlarda amaç satışı artırmaktır. Fakat tek başına hiç bir reklam satışı artırmaya yeterli degildir. Eger diger bütün pazarlama faaliyetleri; mamülün planlanması, üretimi, dagıtımı ambalajlanması, fiyatının belirlenmesi ve satıtışı bu amaca uygun olarak yürütülürse başarıya ulaşır.
Tanıtım, tüketiciye inandırıcı ve güven verici bir sesleniş olayıdır. Tanıtımı yapan kişinin, grafik sanatçısının görevi; pazara çıkarılan en yeni ürünün ya da hizmetin benzerleri arasında ilgi çekmesini, satın alma hevesi yaratmasını saglamaktır.
Reklâm, sürekli yeniligi, sürekli arayışı gerektiren bir bilimdir, bir sanattır. Reklâmcı alışılmışın dışında düşünen, yaratan, gelişmelere öncülük eden kişidir. Sürekli izlemek, okumak ve ögrenmek zorundadır. Reklâm sanatçısı, bilmenin bir duraklama, ögrenmenin ise bir ilerleme oldugunu unutmamalıdır.
Reklâmcılıgın tarihine baktıgımızda; ilk ve orta çaglarda çok ilkel şekilde, genellikle çıgırtkanlar, tellallar aracılıgıyla yapıldıgını görürüz. Espri ve hitap gücü iyi olan sanatcı, digerlerinden daha fazla başarı elde ederdi. Sonraları Avrupa’da; esnaflar mallarının kalite kontrolünü yaptırmak zorunda kalınca markalamaya yöneldiler. Örnegin Romalı bir sütçünün işareti keçi, fırırcının ki ise degirmendi.
1450 yıllarında Gütenberg’in Matbaa makinesini buluşu ile reklâmcılıkta çıgır açıldı. Bu sayede el ilanları ile daha geniş halk kitlesine ulaşabilme olanagı dogdu.
Türkiyede reklâm, basın reklâmı olarak 19. yüzyıl ortalarında görülüyor. 1840–1864 yılları arasında yılda ortalama 50 sayı çıkarabilen Ceri–i Havadis satırı 10 kuruştan reklâm almaktaydı. 3,5 kuruşa satılan ve günlük 150 trajı olan bu gazetenin reklâm tarifesini bugünkü fiyatla kıyaslarsak bir santim ilandan 90.000 lira aldıgı ortaya çıkıyor.
İlk ciddi reklâm 1944’lerde Eli Acıman tarafından kurulan Faal Reklâm Acentasının ve Koç Şirketinin reklâm işleriyle geniş iş olanagı bulmasıyla oluşmuştur. Daha sonra Manajas’a dönüşen bu reklam acentası Yeni Ajans, İstanbul Reklâm Acentası, Poyraz, Anten, Melodi gibi reklâm ajasları kurulmuştur.
Reklâm filmleri olarak ilk defa Güzel Sanatlar Akademisi Profesörlerinden Vedat Ar’ın Filmar adındaki firmasında hazırladıgı esprili çalışmalarını görmekteyiz. 1949’da And Film, canlandırma resim çalışmalarıyla reklâm filmi hazırlanmış, 1961’de renkli filmler imal edilmiş fakat banyosu yurt dışında yapıldıgından çok güçlük çekilmiştir.
1964–65 yıllarında Ali Ulvi, Bedri Koraman, Ferruh Dogan, Yalçın Çetin gibi karikatür sanatçılarımızın da film reklâmcılıgına emek verdikleri görülmektedir.
1950 yılarında Radyonun, 1972’de Televizyonun reklâm almaya başlamasıyla birlikte Türkiye’de reklâmcılık hızla gelişmiştir. Önceleri tam anlamıyla bilimsel bir meslek halinde görülmeyen reklâmcılık alanında bugün Avrupa ülkelerinde dahi iş yapabilir düzeye gelinmiştir. Çogu Üniversitelerimizde ders olarak okutulur olmuştur.
Gittikçe önemi artan reklâm, ekonomisinin itici gücü, motoru olmuştur. Geçmiş yıllara baktıgımızda reklâmcılık alanında büyük miktarlarda yatırımlar yapıldıgını görürüz.
1968 Amerika’da reklâma harcanan para 3,5 milyar dolardır. Aynı yıl ülkemizdeki reklâm giderleri 245 milyon TL’dir. Bu harcamalar 1985’te 76.5 milyar TL. olmuştur. Manajans/Thompson’un yaptıgı araştırmaya göre 1984’te yüzde 90, 1985’de yüzde 125 oranında artış gösteren reklâm giderleri en fazla 40 milyarlık harcamayla Televizyon reklâmlarında görülmektedir. Reklâm şirketi yöneticileri bu durumu; “İthal mallarının serbest bırakılması, yabancı teknigin girişi ve tüketici toplumu olmaya hızla gidiş” diye degerlendirmektedirler. Cenajans genel müdürü Cem Şaşmaz; “Geçmişde şan olsun diye reklâm yapılırdı. Şimdi müşterinin ayagına gitmek zorundasınız. Ürünün tanıtımının en iyi yoludu reklâm, bu nedenle reklâm sektörü hızla gelişmekte” demektedir.
Reklâm adına yapılanlara bakılınca reklâmcılıgın bu kadar gelişmesine şaşırmamak gerekir. Bir hikaye vardır, reklâmcılar iyi bilirler. Dünyaca ünlü petrol şirketi Shell’in Amerikalı yöneticileri Vatikan’da Papa ile yalnız görüşmek istemişler. Dışardakiler merakla odadan gelen sesleri dinliyorlarmış. “Kabul ederseniz bir milyar dolar veririz”. Papa, “Hayır kabul edemem” diyormuş. Yöneticiler ısrarla teklif bedelini arttırıyorlarmış. 2 milyar dolar...5 milyar dolar.....10 milyar dolar.....Papa yine de, “İmkansız, olamaz” diye diretiyormuş. Kapıda tartışmayı dinleyen kardinaller dayanamayarak odaya girip Papa’ya “Bu paraya ihtiyacımız var, niçin kabul etmiyorsunuz?” dediklerinde Papa’nın cevabı; “Amerikalı dostlarımız, bütün kiliselerde okunan dualardan sonra papazlarımızın (Amin) yerine (Shell) demelerini öneriyorlar. Nasıl kabul ederim” olmuş.
Reklâm için ne çılgınlıklar yapılmaktadır. Ünlü Fransız pop şarkıcısı Michel Polmareff, Olympia’da verecegi bir konser için kıçının fotografını çektirmiş; Paris’in bütün caddelerinin duvarlarına astırdıgı afişlerinde; “Kıçımı burada seyrediniz. Sesimi Olympia’da dinleyiniz.” yazdırmıştır. Tek amaç reklâmdır.
Amerika eski başkanlarından Franklin Roosevelt; “Eger hayata yeniden başlamaya imkan olsaydı, Reklâmcılıgı bütün diger işlere tereddütsüz tercih ederdim.” diyerek, Sir Winston Churchil; “İnsanların tüketim gücü reklâmcılıgın gıdasıdır. En iyi yaşama standartları için destek yaratır. İnsanlara kendileri ve aileleri için en iyi beslenme, en iyi giyinme, en iyi evlerde oturma amaçlarını aşılar.”diyerek reklâmın önemini vurgulamışlardır.
Ekonomik hızı düşen, hatta sıfıra inen bir toplumda dahi reklâm, işlevini degiştirip yararlı hizmetlerde bulunabilmektedir. Birçok tüketim ürünleri piyasadan kalksa ya da tüketicinin satın alma gücü azalsa bile reklâmla daha degişik, örnegin; otomobil kullanılmasını özendirmek yerine, kitle araçlarını tercih ettirmeye yönelik, toplum açısından o an için daha geçerli, yararlı önlemler alınabilir. Trafik kurallarına ne şekilde uyulacagı, enerji tasarrufu için neler yapılabilecegi, yabancı turistlere nasıl yardımcı olunacagı, bir yabancı dil ögrenmenin, bir sporla ugraşmanın yararları reklâm hizmetleriyle duyurulabilir. Onlar hitap edecekleri kitlenin özelliklerini, neyi, nasıl, ne kadar sürede ileteceklerini bilirler.
İsveç’te, hükümet, trafigi soldan saga çevirdigi yıllarda, bu degişikligin tanıtımını, -bir yarışma sonucu- büyük bir reklâm ajansına vermiştir.. Ve belli bir gün, belli bir saatten sonra bu yeni düzene geçişte, başarılı reklâmlar sayesinde, bir tek trafik kazası olmamış, bir tek trafik suçu işlenmemiştir.
Meksika’da, vergi kaçakçılıgının önlenmesi amacıyla, vatandaşın hükümete nasıl yardımcı olacakları, televizyonda, basında yogun reklâm harcamalarıyla önerilmiştir..
Televizyonda izledigimiz, temizlik, sigara alışkanlıgı, trafik, perakende satış fişlerinin alınması gektigi gibi uyarıları, iyi bir reklâm ajansı üstlense sanırım çok daha etkili olur.
İyi bir reklâm ajansı çok sayıda birimleriyle sistemli bir planlama, araştırma ve çok yogun bir çabayla iş yaparlar. Belili bölümlerden oluşan bir reklâm ajansında yaratıcı grup müşterilerinin istegini irdeler, bir metin hazırlar, seçilen mediaya uygun bir taslak çizilir, film reklâmlarını yaparken, rejisörde film için gerekli prodüksiyonu hazırlar. Bunları yaparken tüm ajans üyelerinin amacı reklâmı yapılan ürün yada hizmeti ilgi çeker, satın alma hevesi yaratır hale getirmektir. Bu nedenle bir reklâm metninde, her kelimeyi, resimde her çizgiyi, fotografta her gölgeyi reklâmın mesajını taşıması için kullanmaya çalışırlar.
Çarş. 27 Mayıs 2009, 15:29 tarafından Cansiperane